Hakkımda
MEHMET SİNAN KURAN

Yıllar önce Jean Sartre ile yapılan bir röpörtajda, hoşuma giden bir yaşam tasviri okumuştum.’Yaşam nedir?’ sorusuna Sartre, ‘Bireyin kişisel sınırlarını keşfederek, bu sınırları genişletme sürecidir.’ diye cevap vermiş. Bu tanım beni çok etkiledi. Dikkat ederseniz, çevrenizde bu tanıma uyan çok sayıda insan olmadığını fark edersiniz. Ne garip değil mi? Kendini gerçek anlamda tanımadan yaşamaya çalışmak, bana teknesinden bihaber olan bir insanın o tekneyle, tek başına okyanusu geçmeye çalışması gibi geliyor. Zaaflarımızla, korkularımızla, yetersizliklerimizle gerçek anlamda yüzleşmemiz herşeyden önemli. Ben bunu sürekli göz önünde bulundurarak yaşamaya çalışıyorum. Bunu yaparken oldukça samimi ve hoşgörülü davranıyorum. Kendimi tanıdığım kadarıyla çok seviyorum. Dış dünyada bir türlü benimseyemediğim çok şey var. Bu yüzden kendime yaşamaktan zevk alacağım bir iç dünya yarattım. Yaşam manifestomu ben yazdım. Toplum tarafından benimsenmiş, genel geçer kuralları çok fazla katmadım. Eksileri, artılarımı, sağlıklı bir biçimde analiz ettiğimden, zevkle yaşadığım, yaşarken pek zorlanmadığım bir dünya bu. Çok zor mutsuz olurum. Olsam da normale dönmem uzun sürmez. Yaşamım son derece dingindir. Huzur galiba her şeyden önemli. Sakin bir insanım. Fazla sayıda şeye ilgi duyduğumdan, zor konsantre olurum. Ama oldum mu da çok zor çıkarım. İşimle ilgili mükemmeliyetçiyim. Sevmek ve sevilmek benim için çok önemlidir. Çok sevilmek için öncelikle çok sevmek gerektiğini bilirim. Sevmek ve sevilmek dediğimde, o cümledeki sıralama bence doğrudur. Haddimi bilmeye çalışırım. İyi fikirlerin nereden çıkacağı hiç belli olmaz. O yüzden iyi dinlerim. Özellikle çocuklar (akıllı olanlar) beni hep şaşırtır. Kirlenmemiş bir zihinleri olduğundan, onlarla vakit geçirmek beni besler. Bazı insanlardan çok çabuk sıkılırım. Onlarla geçireceğim zamanı, gerçekten birlikte olmaktan zevk aldığın insanlarla geçirmeyi tercih ederim. Vizyonum geniştir. Tamamen benim kafamda bir hayat arkadaşım var. Birlikte çok seyahat ederiz. Değişik kültürler tanımak benim için çok önemlidir. Bol bol fotoğraf çekerim. Özellikle insan halleri beni çok cezbeder. Müthiş geniş bir belleğe sahibim. Asla unutmam. İlgimi çeken her şeyi biriktiririm. Özellikle mutlu anları… Resim yaparken aniden hatırladığım ufacık detaylar beni şaşırtır. Evrene karşı duyarlıyımdır. Onu beslemek, Nietzsche’ini sonsuz dönüş teorisiyle eş anlamlıdır, benim için. Yaptığımız olumlu yada olumsuz davranışlar, sonsuza kadar tekrarlanır. Bunun nedeni maddenin sınırlı, zamanın sınırsız olmasıdır. Bunu biliyorsak olumsuz davranmamız çok anlamsız değil mi?